top of page

10 Eylül Sal

|

Arthan Gallery, Kurşunlu Han

Post-Antroposen

16. İstanbul Bienali Paralel Etkinlikler Kapsamında, Begüm Alkoçlar'ın küratörlüğünde; Buğra Erol, Hüseyin Aksoy, Y. Bahadır Yıldız ve Zeynep Çilek Çimen'in yapıtlarından oluşan seçki 26 Ekim'e kadar ArtHan'da izlenebilir.

Post-Antroposen

Time & Location

10 Eyl 2019 19:00 – 26 Eki 2019 21:00

Arthan Gallery, Kurşunlu Han, Azapkapı, Kürekçiler Kapısı Sk., 34421 Beyoğlu/İstanbul, Turkey

About the Event

Sadece Dünya'ya hakim olma, kendimizi diğer canlılardan üstün görme düşüncesinin yol açtığı yıkım üzerine fiktif bütünlük gösteren Post-Antroposen, insan kalıntısı ve yeni dünyanın ilişkisini irdeliyor.

Post-Antroposen sergisi, insan sonrası dünyanın varoluşuna dair varsayımda bulunmakla ya da yeni dünya üzerine çeşitli teoriler üretmekle ilgilenmiyor. Post-Antroposen, tıpkı posthümanizm kavramı tanımında felsefeciler gibi bilim adamlarının da işaret ettiği, dünyanın yeni bir temsilinin inşa edildiği bir değişim anıdır.

Post - Antroposen 10 Eylül - 26 Ekim 2019 “İnsan çağı” olarak adlandırılan Antroposen; jeolojik bir kuvvet olarak insan etkisinin yeryüzüne hükmetmeye başladığı, kanıtlanabilir referans noktalarının yaklaşık 8 bin yıl önceye -henüz bir uzlaşmaya varılmamış olsa da sanayi devriminden öncesini işaret ediyor.

“İnsanlık sonrası” olarak tanımlamaya çalıştığım Post-Antroposen, tıpkı posthümanizm kavramı tanımında felsefeciler gibi bilim adamlarının da işaret ettiği, dünyanın yeni bir temsilinin inşa edildiği bir değişim anıdır. Fakat bu tanım bile, -insandan hareketle  yeni bir dünya imajı çizen bizi, insan merkezciliği besleyen bir pozisyona sürükler. Halbuki Post-Antroposen sergisi, insan sonrası dünyanın varoluşuna dair varsayımda bulunmakla ya da yeni dünya üzerine çeşitli teoriler üretmekle ilgilenmiyor. Asıl konu edilmesi gereken, insanın iktidar kaybı meselesi ise hiç değildir.  Sergi bienalin tavrına paralellik gösteren bir tutumla tabiatı ve ekolojik sorunları algılayış biçimimizin insan-merkezci yaklaşımdan arındırılması gerektiği görüşünü savunmaktadır.

Çevreci edebiyat eleştirisi (eco-critisism), 1980 sonrası Türk Edebiyatı romancılarından Latife Tekin, aynı şekilde doğadaki her varlığın eşit derecede önem taşıdığını savunmaktadır. Doğa tahribatı ve iklim değişikliklerinin yarattığı ekolojik problemlere yönelik  hassasiyetini insanın doğadaki ayrıcalıklı varlığını reddederek ortaya koyar. “Doğa ve evren hakkında böyle masal diliyle konuştuğu olur bazen. Yüzünü vadiye dönüp geniş zamanlı cümleler kurmaya başladığında bahçedeki bütün canlılar susar. Çok derinlerdeki kıpırtıların işitildiği bir uyku sessizliği kaplar her yeri.” sözleri bu durumun kanıtı niteliğindedir.

İnsanın tabiata hükmetme ihtirasının yarattığı yıkımın tasviri üzerinden sürecin anlatımında, Buğra Erol, Hamza Kırbaş, Hüseyin Aksoy, Y. Bahadır Yıldız ve Zeynep Çilek Çimen’in dahil olduğu seçkinin kurgusu insanın varlığını siliyor. Sadece Dünya'ya hakim olma, kendimizi diğer canlılardan üstün görme düşüncesinin yol açtığı yıkım üzerine fiktif bütünlük gösteren Post-Antroposen, insan kalıntısı ve yeni dünyanın ilişkisini irdeliyor.

Biz de belki çok derin, eski bir içgüdüyle burada, tüm haklı ithamların karşısındaki insana dair bir şeyleri anımsamaya çalışacak, fakat hatırlamanın bir yolunu bulamayacağız.

Begüm Alkoçlar

Share This Event

bottom of page